29 Mart 2011 Salı

“Karşına  çok daha iyileri çıkıcak. Gör bak, sonra beni hatırlayıp, ben bunun için mi üzüldüm deyip gülüceksin.” dedin bana sevgilim. Sonra da “Herşey aşk değil. Biz seninle çok iyi arkadaş olabiliriz” dedin. Ben cevap veremedim. Çünkü ağzımı açtığım anda içimde kalan, söylemek istediğim ne varsa salaklar gibi ağlayarak anlatıcaktım. Gözlerine bakıp, gülümsedim sadece. Çevirdin bakışlarını benden. İnceledim seni. Gözlerin, saçların, dudakların ne kadar güzeldi. Kahve içişin ne kadar da hoştu. Sonra tekrar baktın bana. Çekmedin bu kez bakışlarını. “Senden tek istediğim beni sevmendi. Ama olmadı. Yapamadın. Belki uğraştın. Keşke başarabilseydin. Keşke beni sevseydin.” dedim içimden. “Ben…” dedim, sustum. Bulamadım, diyecek tek bir cümle bile bulamadım.


Ben senden çok şey istemedim sevgilim. Sadece göğsüne yatıp, öylece kalmak istedim. Daha doğrusu “istemek istedim.” İstemeye bile cesaret edemedim. 


Keşke beni sevseydin.

28 Mart 2011 Pazartesi

Çok yorgunum.

Üstelik karnım aç ve menemen var. İğrenç..................

Çok yalnızım ben yaa.
Sen ne diyosun ya. Ben geçen gün ölüyorum sandım yalnızlıktan.
Kızların yanlışı ne biliyo musun?
Önce bi erkeğin özelliklerine vurulur aşık olurlar, sonra o özellikleri onun elinden almaya çalışırlar.

26 Mart 2011 Cumartesi

Merhaba sayın dinleyici... Sizinle yatmış mıydık?


Pompaya devam o halde.

Bu sınavda matematiğin amına koyucam diyodum ama tam tersi oldu…

Halbuki çok çalışmıştım! Sınav kağıdına baktığım zaman “oha en az 5 tanesini yaparım.” dedim ve yapmaya başladım. Dediğim gibi ilk soruyu çözdüm, ikinci soruya geçtim. Onu uğraşırken gözüm -göz yani bu- yanımda oturan Selin’in kağıdına kayıverdi… Hoca geldi kağıdımı aldı ve gitti……………………………………………………

Şok oldum lan! Hayır tamam ben matematikten hep 0 almışımdır ama buna çalışmıştım lan!!! İlk defa 0 ya da 1 almıcaktım oğlum!!! Çalışmıştım!!! Akşama kadar dershanelerde sürünmüştüm!!!
Neyse, aldı kağıdımı. “Kağıdımı neden aldığınızı sorabilir miyim hocam?” dedim. Uyarmam demiştim de bilmem ne. Lan amına koyduğumun sürtüğü kopya mı çektim yavşak, göz bu, bi anlık bakmışımdır yani nolucak. Götüne mi battı lan?!?! diyesim geldi. Çıkabilir miyim diye sordum hayır dedi. Siktir yavşak dedim. Üzüldüğümden değil sinirden ağladım bide. Neyseciğime zil çaldı. Çıkarken de atarlı atarlı “ben ilk defa bi sınavdan 0 almıcaktım hocam, çok çalışmıştım ama sizin yüzünüzden bundan da 0 alıcam. Sağolun ya çok teşekkür ederim.” dedim. Bişey söylüyodu fakat dinlemeden kapıyı çarpıp çıktım.
Vallaha evlat acısı gibi koydu ya. Sen o kadar çalış, en az 55 alırım de. Sonra gelsin hoca kağıdını alsın…
Düşünebiliyo musunuz?
Ben kimseyi kolay kolay silemezdim hayatımdan. Çünkü insanlar hep beni sildi hayatından. Bilirdim ne kadar kötü bi duygu olduğunu. En başta babam sildi beni. Sonra kardeşim dediğim insanlar teker teker sildi... Hiçbir neden göstermeden, bi açıklama yapmadan. Öyle çok darbe aldım ki köreldim artık. Artık kimse tarafından silinmek acıtmaz canımı. Ve kimseyi silmekte öyle... 

İlk defa matematikten bi soru çözebildim lan!


Çok sevinçliyim amına koyayım.

Aslında uykum var.



Sabırsız bir arabanın korna sesiyle uyandı. Ağlamaktan şişmiş gözlerini açmakta zorlandı. Başı ağrıyordu. Yavaşça soluna döndü. Yatağın o kısmının hiç bozulmadığını görünce Dante'nin dün akşam gittiğini anımsadı. Tekrar gözlerini kapattı. Neler olduğunu düşündü. Olanlar gözünün önüne parça parça geliyordu. Kavga etmişlerdi. Aileen bağırmıştı ve mutfakta eline ne geçerse yere atmıştı. 'Neden yaptım?' diye fısıldadı kendi kendine. Ve onu da hatırladı. Dante O'nu artık sevmediğini söylemişti. Aileen önce şaka olduğunu sanmıştı. Gözlerine baktı. Dante gülmüyordu. Hayır dedi. 'Hayır, yalan söylüyorsun!' diye bağırdı. Ağlıyordu. Hem ağlıyor, hem bağırıyor hem de eline ne geçerse yere fırlatıyordu.. Dante susuyordu. Sadece susuyordu. Aileen kolundan tutup kapıya doğru sürükledi. 'Git.' dedi. Git derken 'gitmeyecek, biliyorum.' diye düşündü. Ama düşündüğü gibi olmamıştı. Dante arkasına dahi bakmadan gitmişti. Aileen olduğu yere oturdu. Halbuki herşey ne kadar güzeldi. Aileen güzel yemekler yapar ve Dante eve geldiğinde onları büyük bir iştahla yerdi. Sonra sarılıp film izlerlerdi. Telefon çaldı. Aileen tekrar gözlerini açtı. Tekrar soluna baktı. Güçlükle kalktı, fakat telefona gidene kadar telefon susmuştu. Mutfağa doğru terliklerini sürüyerek yürüdü. Kapıya geldiğinde durdu ve içi acıyarak baktı. Mutfak savaş alanına dönmüştü. Girmekten vazgeçti ve banyoya gitti. Aynaya baktığında bu kez kendi haline acıdı. Ağlamaktan gözleri çizgi haline gelmişti ve saçları dağılmıştı. Rimelleri de akmıştı üstelik. Klozetin kapağını kapatarak oturdu ve kendini izlemeye devam ederek düşündü. Bu hale Dante yüzünden mi gelmişti? Dante onu böyle görseydi üzülür müydü? Üzülmezdi. Çünkü Dante artık onu sevmiyordu. Peki O beni sikine bile takmıyorken ben neden bu hale geliyorum? diye bağırdı aynadaki yansımasına. Kalktı, yüzündeki rimelleri sildi. Saçlarına elleriyle şekil verdi. Aynanın yanında duran dolaptan parlatıcısını aldı ve sürdü. Hafifçe gülümsedi. Tam arkasını dönerken kolu bi şişeye çarptı. Yere düştü, kırıldı ve bir koku yayıldı. Dante'nin parfümü... Sonra diğer şişelere baktı. Öfkeyle birini aldı ve aynaya fırlattı. Tekrar klozetin üzerine oturdu. Kırılan aynadan kendine baktı. Rimeli tekrar akmıştı. 'Piç kurusu.' dedi sessizce. 
Seni varya.

Bakın şimdi hayalimdeki insanı tarif edicem.

Esmer ya da kumral olucak. Sarışın sevmem. (Kellan Lutz bi istisna tabii.) Kısa, 3 numara saçları ve kirli sakalı olucak. Bi kulağında 2 tane küpe, diğerinde 1 tane küpe olucak. Ses tonu seksi olucak tabii ki. Özellikle sessiz konuştuğunda sesi çok ama çok seksi çıkmalı. (Abaza değilim, korkmayın.) Gözleri anlamlı bakmalı. Öküzün trene baktığı gibi bakmamalı. Gözlerinin içi gülecek her zaman. Bide ela olursa tadından yenmez valla. Ve olmazsa olmazım; kaslar. Karnında baklavaları olucak. Kol kasları da -boksör gibi olmamak şartıyla- olucak. Yani siyah atlet giydiğinde (apaçilerin giydiklerinden değil lan. :(() yakışıcak, kasları belli olucak. Mimikler de önemli. Küstüğünde suratımı asıcam derken mongol gibi olmamalı. Öyle bi surat ifadesi takınmalı ki ben dayanamayıp, gidip öpücüklere boğup, özür dilemeliyim. E takım elbise de yakışmalı tabi. Omuzlar biraz geniş olursa iyidir. Sesi gibi kendi de her an seksi olmalı. Uyandığında, yemek yerken, yürürken, sarhoşken. Ağzı da iyi laf yapmalı. Ensesinden öptüğümde huylanıp, omuzlarını kaldırmalı (fanteziye bak amk). Hm, şey azıcıkta zengin olsun bari… 
İşte benim hayalimdeki insanın özellikleri bunlar. Aa tesadüfe bakın ki bu özelliklerin hepsi bi insan da mevcut. Evet, bildiniz! Nejat İşler tabii ki!
Şimdi Nejat İşler’i düşünerek yazıyı tekrar okuyun. Yalnız fazla kaptırmayın kendinizi, bide aşık maşık olursunuz. Milyon tane hayrandan sonra bide sizle uğraşmayayım. (oha havalarım…) 
Neyse. 
Nejat 4ever yani. 


Boklu.

En sevmediğim huyum kinci olmam sanırım. Küs olduğum bi kız var. Gerizekalının biri. Eskiden en iyi arkadaşımdı. Neyse, ne zaman görsem saçını başını yolasım gelir. 3 gündür o kızı dövüyorum rüyamda... 
Ben o kadar zekiyim ki Blogger mahkeme kararlıyla engellendikten sonra kendime bi blog açtım.